TMMOB Mimarlar Odası Kayseri Şubesi tarafından 3-5 Ekim 2024 tarihlerinde 3’üncüsü düzenlenecek olan Kayseri Mimarlık Festivali’nin bu seneki teması “Yeniden Anlatılan Hikâyeler” olacak. Festivalin temasına odaklanan proje ve araştırmalarını paylaşacak konuşmacılar arasında Ahmet Sezgin, Cem Sorguç, Chen-Yu Chiu, Christele Harrouk, Elif Çelik, Hayriye Sözen, Kadir Uyanık, Kim Seunghoy, Melis Cankara, Melis Varkal, Merve Gedik, Mucip Ürger, Nevzat Sayın ve Zeynep Eres yer alıyor.
Festival, bu sene temaya uygun olarak, yakın zamanda yeniden işlevlendirilmesi gündemde olan Abdullah Gül Üniversitesi Sümer Kampüsü’nde yer alan Bakım ve Onarım Atölyesi’nde gerçekleşecek.
Mimarlar Odası Kayseri Şube Başkanı Murtaza Er, “Bu yıl 3.sünü düzenlediğimiz Kayseri Mimarlık Festivali’ne gerek ulusal düzeyde gerekse uluslararası düzeyde önemli katılımcılar olacak. ‘Yeniden Anlatılan Hikâyeler’ teması ile içinde bulunduğumuz mevcut şartlarda artık bizim yıkıp yenisini yapmak yerine var olanı makul şartlarda nasıl koruyabileceğimizi konuşacağımız programın, sektörün tüm paydaşlarının ilgisini çekeceğini düşünüyorum. Şimdiden fazlasıyla katılımcı kaydı aldık, tüm ilgilileri davet ediyorum” dedi.
Ayrıca festivalin tema metni şu şekilde;
“YENİDEN ANLATILAN HİKÂYELER”
“Hiçbir yapıt boşluğa doğmaz; akan nehre sonradan eklenir.” diyor Nurdan Gürbilek. Akan nehir; sözcükler, imgeler ve binalar, yollar ve köprülerle dolu. Yeniden anlatılan hikâyelerde hepsine yer var.
Hikâye, ister imgelerle isterse sözcüklerle anlatılsın, günlük hayatın bir parçası. Sadece bugün, teknolojinin yardımıyla her anı doldururken değil, anlatmak için ilk araçları keşfettiğimizden beri hikâyesiz bir günümüz geçmiyor. Önce başkalarınınkini dinliyor, sonra kendi hikâyelerimizi uyduruyoruz. Bizden önce anlatılanlar, farkında olsak da olmasak da, bizim anlatacaklarımızı etkiliyor.
Hikâyenin kendisi kadar onu kimin anlattığı da önemli. Olay örgüsüne kimin bakış açısından bakıyoruz? Hangi kahramanların sesi gür çıkıyor, hangilerini hiç duymuyoruz? Hikâyeyi yeniden anlatmak, en bilindik efsanelerin, mutlak doğru sanılanların bile başka türlü hayal edilmesinin, yeni kahramanların önünü açıyor.
Bugün mitolojiden tarihe, teknolojiden tıbba yıllardır söylenegelen hikâyeler yeniden anlatılıyor, mimarlık da bundan nasibini alıyor. Her seferinde sıfırdan inşa etmek yerine, mevcut olanı dönüştürmek, yapıların yeniden hayat bulmasını sağlamak; kentleri mega projeler yerine küçük ölçekli müdahalelerle iyileştirmek, mimarlığı kolektif bir çaba olarak görmek hiç olmadığı kadar gündemde. Üstelik keyfi bir tercih olarak değil, ekonomik, çevresel ve sosyal krizlerin iç içe geçtiği bir dönemde, bir çıkış noktası olarak hikâyeler başka perspektiflerle ve yöntemlerle yeniden kuruluyor.
Yeniden anlatmanın amacı, zaten bildiğimiz şeyleri tekrar söylemek ya da yepyeni bir şey kurmak değil. Daha önce duymadığımız ayrıntıları, bilmediğimiz karakterleri öğrenmek, öyle değil de böyle olsaydı diyebilmek, görmediğimiz açılardan çekilmiş fotoğrafları görmek. Her yapıtın mutlaka katettiği inişli çıkışlı yolları açığa çıkarmak için akan nehri, içine doğanlarla beraber yeniden anlatmaya ihtiyacımız var.