Hukukçu Merve Akıllı, “2 Mart Pazar günü Kağıthane’deki evinden Belgrad Ormanları’na doğru yola çıkan Ece Gürel, aslında belki de bir arayış içerisindeydi; manevi bir boşluk içerisindeydi ve bunu doldurmak üzere yola çıktı. Yalnız Ece Gürel, ne sebeple kendisini böyle bir yolculuğa sürükledi? Bu biraz daha muamele, özellikle kendisinin yakın arkadaşları, son görüştüğü yakın arkadaşları ve babası olsun, aslında şunu söylediler: Kendisi, çalıştığı hukuk bürosunda mobbinge maruz bırakıldı. Mobbing, tabii ki de uygulanmaması gereken bir durumdur ama temelinde işçinin işten ayrılması üzerine sürekli olarak işverenin yahut diğer çalışma arkadaşlarının tacizi söz konusu olabilir. Yani hiçbir işveren, işçisini bu duruma maruz bırakmamalıdır. Çünkü ciddi manada şüpheler dahi, çalışan kitleyi büyük bir manevi boşluğa sürükleyip, maalesef ki haberlere konu olabiliyor” dedi.
Mobbing, bir astın veya grup olarak astların üstlerine, kendilerine yapılan mobbing sonucunda, kişisel anlaşmazlıklar veya politik oyunlar sonucunda kasıtlı olarak psikolojik tacizde bulunarak, işten ayrılmadan ziyade üstün hiyerarşik pozisyonunu bozmayı hedeflediği bir yıldırma eylemidir. Hukukçu Merve Akıllı mobinglerin işçiler üzerindeki etkileri hakkında bilgiler vererek, “Ece Gürel’in iş tanımı dışında işler yaptırıldığını ve iş tanımı dışında işler yaptırıldığı için kendisine bir istifa dilekçesi imzalatıldığını, işten çıkarılmasının uygun görüldüğünü ifade ederek, “Ece Gürel, 36 yaşında bir kadın, 3 üniversite bitirmiş ve gerçekten bir arayış içerisine girmiş. Peyzaj mimarı ama bir hukuk bürosunda çalışması, maalesef ki Türkiye’nin acı gerçeklerini gösteriyor. Kendi alanında, kendi imkanlarına uygun bir iş bulamamış. Çalıştığı hukuk bürosunda da şöyle bir durum söz konusu: İş tanımı dışında işler yaptırılmış ve iş tanımı dışında işler yaptırıldığı için, kendisine bir istifa dilekçesi imzalatılmış, işten çıkarılması uygun görülmüş. Çünkü öyle uygun görülmüş ve Ece Gürel buna maruz kalmış. 2 Mart’ta Ece Gürel ortalıktan ciddi manada kayboluyor. Buna ilişkin kayıtlar geçiyor, arama kurtarma faaliyetleri başlıyor. Ancak 5 Mart’ta bir genelge Cumhurbaşkanlığı Genelgesi yayınlanıyor. Aslında genelgenin konusu mobbing yasasıyla ilgili. Bu yasada mobbingi (psikolojik taciz) değerlendiren bir kurul var. Bu kurul, tekrardan gündeme geliyor ve faaliyete geçirilecektir. Sonrasında ise mobbing iddiaları değerlendirilecektir ve ilgili kamu kurum ve kuruluşlarına bu genelgeye istinaden yazı müzekkere yazılarak, onların da daha çok mobbingin kötü bir şey olduğuna dair yazı yazılması uygun görülmüş. Yani tamamen genelge, mobbing yasasını daha da aktif hale getirmek için düzenlenmiş bir metin diyebiliriz. Sonrasında ise şu karşımıza çıkıyor: Acaba istifa dilekçesi geçerli bir istifa dilekçesi midir? Kendi iradesi dışarısında imzalatılması bir dilekçe, tamamen bilgisayar çıktısı ile alınmış ve üzerine belki de bir tarih yazılmamış bir dilekçe ve üzerinde “Herhangi bir hak ve alacağım kalmamıştır” ifadesiyle yapılan bir ibraname. Bu sözleşme, aslında geçerli olmayan bir sözleşmedir. Maalesef, çalışan arkadaşlarımız ya da vatandaşlarımız bu durumun farkında değil. Ancak bu geçerliliği olmayan bir sözleşmedir” ifadelerini kullandı.
