Kahramanmaraş merkezli gerçekleşen ve 11 ili etkileyen depremlerin ardından depremzedelerin yaralarını sarmak için Mimarlar Odası Kayseri Şubesi de seferber oldu. Bölgede hasar tespit çalışmalarına katılan ve depremzedelerin insani ihtiyaçlarının karşılanmasına destek olan ve ‘Mimar Çadırı’ kampanyası ile de geçici barınma alanları oluşturdu. Mimarlar Odası Kayseri Şubesi, yaşanan büyük depremlerden ders alınmaması halinde yine aynı acıların yaşanacağını vurgulayarak afetlere karşı yapılması gerekenleri sıraladı.
Kahramanmaraş’ta 7.7 ve 7.6 şiddetinde yaşanan depremler 11 il de büyük yıkıma neden oldu. Deprem bölgelerinde yaraların sarılması için kurum, kuruluşlar seferber olurken Mimarlar Odası Kayseri Şubesi de acil durum planı ortaya koydu. Bölgede hasar tespit çalışmalarına da katılan Mimarlar Odası, depremzedelerin insani ihtiyaçlarının karşılanması ve ‘Mimar Çadırı’ kampanyası ile de geçici barınma alanları oluşturdu. Türkiye’nin deprem coğrafyası olması nedeniyle depreme karşı hazırlıklı olması ve afet halinde yapılması gerekenleri madde madde açıkladı. Alınacak önlemlere ilişkin Mimarlar Odası Kayseri Şube Başkanı Murtaza Er ve yönetim kurulu tarafından yapılan açıklama şöyle;
“Mimarlar Odası Kayseri Şubesi olarak depremin olduğu ilk andan itibaren acil olan temel gıda, giysi yardımı, arama kurtarma ekiplerine destek ve hasar tespit çalışmalarına destek anlamında bölgede ve ilimizde aktif olarak sahada bulunduk. Yardım çalışmalarımıza depremzede vatandaşlarımız için Kahramanmaraş’ta “Mimar Çadırı” kampanyası ile barınma ihtiyaçlarını karşılamak adına geçici yaşam alanları oluşturduk. Bölgeye yakın konumda bulunan bir kentin meslek odası temsilcileri ve artçı sarsıntıları anlık hisseden bireyler olarak bölgeye her türlü yardımı sürdürecek çalışmalara devam etmekteyiz. Şube olarak yine deprem sürecinde bölgeyi terk edip kentimize yerleşmiş olan depremzede vatandaşlarımızın da her türlü yardımlarına yetişmeye, yaralarını sarmaya çalışmaktayız.
Üzerinden 23 gün geçmiş ve raporlama ve belgeleme çalışmaları devam ederken geldiğimiz süreçte deprem gerçeği ile bir kez daha yüzleşme ve sorgulama fırsatı bulduk. “Deprem coğrafyası” nda yaşayıp ne yazık ki tüm acı tecrübelerimize rağmen “depremle yaşamayı” henüz öğrenememiş bir toplumuz. Zaman zaman dile getirdiğimiz bu gerçeği, böylesine büyük acıları yaşadığımız bu süreçte bir kez daha gündeme getirmek istiyoruz. “Depremle Yaşamayı” öğrenmek, sağlıklı çevre ve güvenilir yapı üretimi için bu sürecin tüm paydaşları sorumluluk almalı ve yapı üretim sistemimizi en baştan değiştirmeliyiz. Bu büyük faciadan ders alıp bu konunun ülke politikası haline getirilmediği takdirde gelecekte olması muhtemel diğer depremlerde de ne yazık ki yine aynı acılarla karşılaşacağımızı belirtmek isteriz.
Afetlere karşı güvenli yapılar ve sağlıklı çevre için hepimizin gerçeklerle yüzleşme vaktidir. Bu amaç çerçevesinde yapılması gerekenleri maddeler halinde kamuoyu ile paylaşıyoruz.
GEÇİCİ BARINMA ALANLARI DOĞRU KURGULANMALIDIR
Ülke olarak en başta;
“Geçici Barınma Alanları” nın niteliği; tarihte hangi olaylar ile bunlara ihtiyaç duyulduğu ve en önemlisi de Geçici Barınma Alanları ile insanların bu alanlarda ne sürede yaşamasının planlandığı gibi konuların detaylı bir şekilde irdelenmesi gerektiğini düşünüyoruz.
Geçici Barınma Alanları dünyanın her yerinde farklı olaylar sonucu ortaya çıkan, insanların bu olaylardan sonra korunma ve barınma ihtiyacını sağlayan mekânlardır. Belirli bir süre kullanılması öngörülen bu mekânlar; yıkım oranının bu denli yüksek olduğu kentlerimizin doğru planlama ve güvenilir inşa sürecinde insanlarımızın ihtiyaçlarını karşılayacak nitelikte olmalıdır.
Geçici yaşam alanları için hem depolanması kolay hem de afet durumunda hızlı kurulumu sağlayacak prototipler oluşturulmalıdır. Kültürel mirasları, tarihi dokuları zarar görmüş kentleri yeniden inşa edeceğimiz süreçte geçici yaşam alanları insanların sadece barınma ihtiyacını değil bu süreçte tüm sosyal, kültürel ve psikolojik ihtiyaçlarını karşılayacak nitelikte olmalıdır.
Deprem sonrasında depremzedelerin geçici barınması amacı ile kurulan çadır ve konteyner kentler, başka afetlere neden olmayacak biçimde kurgulanmalıdır. Hatay’da bulunan çadır kentin Samandağ merkezli deprem sonrası tsunami uyarıları yapıldığı bir ortamda denize yakın bir yere konumlandırılmasının önlenmez sonuçlar doğurabileceğini Samandağ depremi sonrası gelen tsunami uyarıları ile gördük. Ayrıca çadır kentlerin kurulumunda çadırların yerleşimlerinin planlı yapılmaması ve çadırlar arası mesafelere dikkat edilmemesi halinde olası bir yangında yangının yayılımını hızlandıracağı gibi müdahaleyi zorlaştıracaktır.
ŞANTİYE ŞEFİ SAHADA OLMALIDIR
Yapı inşa sürecimizin, denetim anlamında en önemli parçalarından biri şantiye şefleridir. Yapı müteahhidi ile yapılan bir sözleşmeyle sürece dahil olan şantiye şeflerinin ülkemizde birçok şantiyede aktif olarak bulunmaması yapı inşa sürecinde ciddi zafiyetlere neden olmaktadır. Şantiye şeflerinin haklarının denetimi yapılıp aktif olarak süreçte bulunmalarını sağlayacak kontrollerin ve yaptırımların olması gerekmektedir.
Şantiye şefliği sadece kağıt üstünde bir imzadan ibaret olmamalıdır.
KENTSEL DÖNÜŞÜM AMACINA UYGUN YAPILMALIDIR
Kentsel dönüşüm; 6306 sayılı ilgili kanunun amaç kısmında belirtilen; riskli yapı ile riskli alan tespiti ve bu yapıların yıkılıp dönüştürülmesi amacı ile yapılmalıdır. Kar amacı ile rant odaklı yapılan kentsel dönüşümler öncelikli riskli alanların dönüşümüne şimdiye kadar izin vermemiştir. Ülke olarak yapı stoğumuzun önemli bir kısmını oluşturan betonarme ömrünü tamamlamış olan yapıların dönüşümü, doğru yöntemlerle bir an önce sağlanmalıdır.
KENTSEL DÖNÜŞÜM PROJELERİ VE KAMU YAPILARI YAPI DENETİMDEN MUAF TUTULMAMALIDIR
İmar Kanunu’nun 26. maddesine istinaden düzenlenen yapı ruhsatları ile yapılan kamu yapıları ve kentsel dönüşüm alanlarında yapılan yapılar da diğer yapılar gibi yapı denetim süreçlerine dahil edilmelidir.
PLAN ÖNCESİ JEOLOJİK RAPORLAR İÇİN BİLİM KURULU OLUŞTURULMALIDIR
Kent planlamalarında imara açılacak bölgenin jeolojik raporu bağımsız kurullar tarafından kontrol edilmeli, kurulun onay vermediği alanlar imara açılamamalıdır. Bu depremle bir kez daha gördük ki ovalar, meralar ve tarım alanları gibi bölgeler yerleşim açısından uygun değildir.
İMAR AFFI SUÇ OLARAK GÖRÜLÜP ÜLKE GÜNDEMİNDEN ÇIKARILMALIDIR
İlk olarak 1984 yılında çıkarılan ve bugüne kadar 3 milyon 199 bin imara aykırı yapının yapı kayıt belgeleri ile meşrulaştırılmasına yasal ortam hazırlayan imar afları bir daha gündeme getirilmeyecek biçimde toplumsal hafızadan silinmelidir.
HER KENTİN DEPREM MASTER PLANI OLUŞTURULMALIDIR
Kentlerimizin tamamında depremlerin ilk anından itibaren yaşanabilecek tüm olumsuzluklara karşı çözüm önerileri geliştirilecek deprem master planları çıkarılmalı. Bu deprem master planlarını halkın benimsenmesi için dönem dönem kamuoyu ile paylaşılmalıdır.
ÜLKEMİZDE KONUTLAR YATIRIM ARACI OLMAKTAN ÇIKARILMALIDIR
“Herkes temel insani gereksinimlerini karşılayabilecek, insan haysiyetine yakışır biçimde konut ve barınma hakkına sahiptir.” ifadesi ile anayasal bir hak olarak insanlarımıza tanınan barınma hakkının önüne geçen tüm uygulamalardan vazgeçilmelidir. Konutun yatırım aracı olmasına neden olan; kira ve satış fiyatının denetlenememesi, vergilendirmenin adil yapılmaması, yabancılara konut satışı, kredi teşvikleri gibi konularda düzenlemeler getirilip konutun yatırım aracı olmasının önüne geçilmelidir.
YAPI KULLANIM İZİN BELGESİ BULUNMAYAN YAPILARDA OTURULMASINA ENGEL OLUNMALIDIR
Yapıların ruhsat eki projelerine uygun yapıldığını belirten yapı kullanım izin belgeleri alınmamış yerlerde, insanların yaşamasını engellemek adına tapulara satış şerhi ve elektrik ile su kesintisi gibi yaptırımlar getirilmelidir.
MEVCUT YAPI ENVANTERİ ÇIKARILMALIDIR
Ülkemizde deprem bölgesi sıralamasına bakılmaksızın tüm mevcut yapı stoğumuz kontrol edilmeli taşıyıcı sistemlere zarar veren kötü kullanıcı etkileri yerinde tespit edilip yapılara güvenlik puanlaması yapılmalıdır.
GEÇEN ZAMANLA İYİLEŞTİRİLEN ANCAK SON DEPREM ile YETERLİLİĞİ TARTIŞMAYA AÇILAN DEPREM YÖNETMELİĞİ YENİ DEĞERLER İLE REVİZE EDİLMELİDİR
Bu depremlerle coğrafyamızda, deprem mevzuatının beklediği ivmelenme verilerinin üstünde depremler olabildiğini gördük. Mevcut depremlerin sayısal verileri dikkate alınarak deprem yönetmeliklerinde revizeler yapılmalıdır.
KAMUDA DENETİMİ SAĞLAYAN TEKNİK PERSONEL SAYISI ARTIRLMALIDIR
Denetimin ne denli önemli olduğunu bir kez daha anladığımız bu süreçte teknik insanlara ne kadar ihtiyaç olduğu görülmüştür. Yapı ruhsatı ve denetim sürecinde, denetleme için yeterli ve uygun mesleki eğitime sahip olmayan teknik personeli bulunmayan İmar ve Şehircilik müdürlüklerinin yapı ruhsatı düzenleme yetkisi dondurulmalıdır.
DENETİM YAPACAK TEKNİK İNSANLARIN YETERLİLİĞİ KONTROL EDİLMELİDİR
Yapı inşa sürecinde ilgili meslek gruplarından mimar, mühendis ve şehir plancıların mesleğe akreditasyon süreci adına eğitim politikaları revize edilmelidir. Özellikle denetim kısmında bulunacak teknik insanların mesleki deneyim ve yeterliliği mezun olunduktan sonra da bazı çalışmalarla kontrol edilmelidir.
DEPREM SONRASINDA HASAR GÖREN KÜLTÜREL MİRASIMIZIN YENİDEN İNŞA EDİLMESİ ADINA KORUMA MEVZUATINA UYGUN ÇALIŞMALAR YÜRÜTÜLMELİDİR
Bu alanlarda tespit, değerlendirme ve enkaz kaldırma çalışmaları çok büyük bir hassasiyetle ve mutlaka uzman gözetiminde gerçekleştirilmeli; bu alanlarda ağır iş makineleri kullanılmamalıdır.
BELEDİYE MECLİSLERİNDE TEKNİK İNSAN ŞARTI GETİRİLMELİDİR
Belediye meclislerinde; kent planlaması, yapı üretim süreci ve imar mevzuatları ile ilgili kararların oranı dikkate alındığında; meclis çoğunluğunun şehir plancısı, mimar ve mühendislerden seçilmesi gerektiği görülmektedir. İmar komisyonlarına ilgili meslek gruplarından olmayanlar karar verici olarak yer almamalıdır.
İNSANLARIMIZI DENETİMİ YAPILMIŞ GÜVENLİ YAPILARINA YERLEŞTİRDİKTEN SONRA “DEPREMLE YAŞAMAYI” ÖĞRETECEK EĞİTİMLER VERİLMELİDİR
Depremin sıklıkla tecrübe edildiği ülkemizde, bir doğal afet olan deprem kelimesi duyulduğunda insanlarımızda korku ve endişe yaşanmaktadır. Bu korku ve endişe ile baş edebilmek adına sağlıklı çevre ve güvenli yapılar için yapılacak çalışmalar kamuoyu ile paylaşılmalıdır. Deprem anı ve sonrası hazırlıklar için; deprem farkındalığını ve duyarlılığını artırmak adına sürekli eğitimler düzenlenmelidir.”